Samimiyetin, içtenliğin ve argonun gücü
Amerika’da seçim sonuçları bir sefer daha dünya gündemini sarsarken, Trump’ın zaferi birçok kişi için şaşırtan olmaya devam ediyor. Fakat dikkat edilmesi gereken bir şey var: Kimse Trump’ın insan psikolojisi nasıl yönettiğini sorgulamıyor. Daima kazanan bu profilin sırrı ne? Öteki adaylar neyi gözden kaçırıyor?
Samimiyet, içtenlik ve halkın lisanı: Trump’ın kazanma stratejisi
Trump’ı farklı kılan birkaç temel özellik var: Samimiyet, içtenlik ve halkın lisanına olan hakimiyeti. O, konuşmalarında her vakit anlaşılması kolay, direkt ve halkın lisanına yakın bir üslup kullanıyor. Telaffuzları vakit zaman argo sonuna ulaşsa da bu lisanı seçmesi asla tesadüf değil. Zira Amerika üzere bir yerde halk, kendilerini yönetenin burjuvazi sözlerle değil, samimiyetle ve halkın anladığı sözlerle konuşmasını istiyor.
Bir düşünün: Onları yöneten kişinin akademik ve resmi bir lisanla konuşması yerine, sokağın lisanına hakim, sert bir üslubu tercih etmesi Amerikan halkını daha çok etkiliyor. Bu, seçmenlerin Trump’ı “onlardan biri” olarak görmesini sağlıyor. Kendisini üstte değil, sıradan halktan biri olarak sunan bu profil, kitlelerin ilgisini çekmeyi başarmakla kalmıyor, tıpkı vakitte gönüllerini de kazanıyor. Trump’ın bu samimi ve içten hali, ona karşı olanları bile etkileyebiliyor.
Peki, argo bir başkan için neden avantaj oluyor?
Bazıları argo lisanın bir önder için dezavantaj olacağını düşünse de Trump bunun aksini ispat ediyor. Argo, halk ortasında “dobra” ve “dürüst” olarak algılanıyor. Seçmenler Trump’ın argolu telaffuzlarını duyduğunda onun samimi olduğunu, bir şeyleri saklamadığını düşünüyor. Yüksek perdeden, siyasi jargona boğulmuş, kibarca süslenmiş kelamlar yerine; bazen kaba, bazen hislerini açıkça tabir eden bir lisan, Amerikan halkına daha yakın geliyor. İşte bu yüzden, Trump’ın argolu lisanı, onu halkın gözünde elitist bir siyasetçiden çok, “bizden biri” yapıyor.
Diğer adaylar neyi kaçırıyor?
Trump’ın karşısında olanlar bu halkla irtibat bağını kuramıyor. Onlar, resmi bir lisanın, entelektüel bir yaklaşımın seçimlerde daha tesirli olacağını düşünüyor. Lakin Amerikan halkı, onları yönetenin hislerini açıkça tabir eden, onların lisanından konuşan bir önder istiyor. Trump bu lisanı çok âlâ kullanıyor ve kendisini seçmenlere yakın hissettirmeyi başarıyor.
Bu durumda sormak gerekiyor: Bir önder ne kadar eğitimli ne kadar entelektüel görünmeye çalışırsa çalışsın, halkla ortasına bir duvar örüyorsa başarılı olabilir mi? Trump’ın muvaffakiyetinde en büyük sır, bu duvarları yıkması. O, üstten bakmıyor, süslü cümleler kurmuyor, halkın hislerine hitap eden bir lisan kullanıyor. Böylelikle halk, Trump’ı “bizim adam” olarak görüyor. Samimiyet, yürek ve halkın lisanını konuşmak, tahminen de siyasetin en güçlü araçları.
Sonuç
Trump’ın muvaffakiyetinin altında yatan asıl etken; halkın hasretini duyduğu samimiyeti, içtenliği ve dobra konuşmayı sunması. Argolu, direkt ve sade bir lisan kullanması, Amerikan halkının gözünde onu farklı bir yere koyuyor. Öbür adayların kaçırdığı, halkın asıl aradığı şey bu; kendine yakın hissettikleri bir başkan. Zira kim samimi ve dürüstçe konuşuyorsa, kim kendilerine daha yakın geliyorsa oyları da ona veriyorlar. İşte Trump’ın, tekrar tekrar kazandığı bu seçimlerin gerisindeki büyük sır da burada yatıyor.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar külliyen müelliflerinin özgün niyetleridir ve Onedio’nun editöryal siyasetini yansıtmayabilir. ©Onedio